ŞAHIS ADINA KAYITLI TAPULU TAŞINMAZLARIN, SONRADAN DEVLET ORMANI SAHASINA ALINMASI HALİNDE İZLENMESİ GEREKEN YOL

ŞAHIS ADINA KAYITLI TAPULU TAŞINMAZLARIN, SONRADAN DEVLET ORMANI SAHASINA ALINMASI HALİNDE İZLENMESİ GEREKEN YOL

 

Anayasa’nın “Mülkiyet hakkı” kenar başlıklı 35. maddesi uyarınca  “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” demektedir.

 

Tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 1 Numaralı Protokolün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1 inci maddesi de “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.” hükmünü içermektedir.

 

Dayanağını Anayasadan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden almak suretiyle, bir kimsenin adına kayıtlı tapulu arazisi, hiçbir bedel ödenmeden idare adına tescil edilirse, bu taşınmaz bedeli için tazminat davası açılabilmektedir.

 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (“AİHM”), “Turgut ve diğerleri – Türkiye” davası (Başvuru No: 1411/03, Strazburg, 08.07.2008) kararında, başvuranların tapuları iptal edilinceye ve Hazine adına tescil edilinceye kadar, taşınmazın hukuken maliki olduklarını ve mülkiyet haklarının tartışmasız delilini teşkil eden sicile güven ilkesinden yararlandıklarını, mülkiyet hakkından, kamu yararı bulunması nedeniyle mahkeme kararıyla mahrum kaldıklarını, ancak, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazların geri alınmasının orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığını kaydederek, kamu yararıyla bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamadığı gerekçesiyle AİHS’ye Ek 1 Numaralı Protokol’ün 1 inci maddesinin ihlal edildiğine KARAR VERMİŞTİR. Benzer konudaki 2 Haziran 2009 tarihli ve 343/04 başvuru numaralı HACISALİHOĞLU-TÜRKİYE kararında da yine aynı sonuca ulaşmıştır.

 

Bu davaların başarıya ulaşabilmesi için, şu şartların varlığı gerekmektedir.

  1. Şahıs adına kayıtlı bir tapu olmalıdır. Bu noktada belirtmek lazım ki, tapu işlemleri şekil şartına bağlıdır. Eskiden muhtarlar tarafından bolca kullanılan "köy senedi" veya noter anlaşmalarına bağlı zilyetlik iddiaları, taşınmazın orman olduğu gerekçesiyle hazine adına tescil edilmesi hususunda bir hak sahipliği göstergesi değildir. Hak sahipliği, mutlak suretle tapu kütüğüne dayanmalıdır.
  2. Hak sahipliğini kanıtlayacak kayıt, cumhuriyet döneminde tutulmuş olmalıdır. Yani tapu kütüğüne işlenme tarihi, 29 Ekim 1923 ve sonrasında olmalıdır.
  3. Tazminat davaları, genel hükümler uyarınca 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Buna göre, tapusu iptal edilen ve idare lehine tescil edilen kişi veya kurumların, tazminat davası açabilmek için on senelik zamanaşımını geçirmemiş olması gerekmektedir. Bu zamanaşımı, tapunun iptalinin kesinleştiği andan itibaren başlamaktadır.

 

Bu şartları sağlayan ve mülklerinin tapusu iptal edilen taşınmaz sahipleri, idareye karşı tazminat davası açma hakkına sahiptir. Anlatılan tazminat davaları birden fazla teknik detay içerdiğinden ve içerik olarak son derece karmaşık olduğundan, uzmanlık isteyen özel bir alandır. Bu gibi davalarda mutlaka bu alanda yetkin, uzmanlık sahibi bir hukuk bürosu ile çalışmanızı tavsiye ederiz.

 

SON NOT.1: MAKALEDE BELİRTİLEN VE DİĞER HUKUKİ KONULU SORUNLARINIZDA BİLGİ EDİNEBİLMEK İÇİN SAYFAMIZDA VEREN ALAN “AVUKATA SOR” BÖLÜMÜNDEN SORULARINIZI SORABİLİRSİNİZ.

SON NOT.2: MAKALEMİZİN FAYDALI OLMASINI TEMENNİ EDERİZ. İŞ VE İŞLEMLERİNİZE ÖZEL DURUMLARIN OLABİLECEĞİNİ UNUTMAYINIZ. BU UĞURDA HAK VE ZAMAN KAYBINA UĞRAMAMANIZ İÇİN MUTLAKA AVUKATINIZA DANIŞMANIZI TAVSİYE EDERİZ.

 

Saygılarımızla,

GÜNEY HUKUK BÜROSU        

 

© 2019, Tüm hakları saklıdır, Tasarım & Geliştiren: Fik-iHayal