MALPRAKTİS DAVALARI (TIBBİ UYGULAMA HATALARI)

MALPRAKTİS DAVALARI (TIBBİ UYGULAMA HATALARI)

MALPRAKTİS DAVALARI (TIBBİ UYGULAMA HATALARI)

Genel Olarak

Sağlık sektöründeki bir çalışanın dikkatsizlik, ilgisizlik veya bilgisizliği nedeni ile hastaya uyguladığı ya da uygulamadığı bir tıbbi uygulama hataları sebebi ile hastanın zarar görmesi hukuki ve cezai sorumluluğa yol açar. Hastanın zarar görmesi, fiziksel veyahut psikolojik olabilir. Malpraktis nedeni ile hastanın yaralanması / ölmesi durumunda hatayı yapan hekim ya da sağlık çalışanın hem cezai hem de hukuki sorumluluğu ortaya çıkmaktadır. Tıbbi uygulama hataları, “Hizmetleri sunan hekim, hemşire ve ilgili yasaya göre hastaya müdahale yetkisi bulunan fizik tedavi uzmanı, psikolog veya diyetisyen gibi sağlık personelinin, öneri ve/veya uygulamaları sonucu, hastalığın normal seyrinin dışına çıkarak, iyileşmesinin gecikmesinden hastanın ölümüne” kadar geniş bir yelpazedeki şartların tamamını içermektedir.

Tıbbi malpraktis, az sıklıkla tek bir nedene bağlı olarak meydana gelebilmektedir. Genellikle insan faktörü (bilgisizlik, zihinsel değerlendirme hataları, dikkatsizlik gibi), çevresel faktörler ve tıbbi cihazlar gibi hata oluşması riskini arttıran çeşitli faktörler mevcuttur. Bu faktörler, tek başına da tıbbi malpraktis oluşmasına neden olabilir. Ancak tıbbi bakım, bir ekip işi olduğundan hata oluşumunda söz konusu faktörler, genellikle bir arada karşımıza çıkmaktadır.

Bir sağlık çalışanının hastaya nasıl davranması gerektiği, bu konuda kendisinden ne beklendiği, neleri yapması, neleri yapmaması gerektiği; ulusal ve uluslararası tıbbi etik ve deontolojik kurallar, sözleşmeler, bildirgeler, yasalar, yönetmelikler gibi yazılı metinler yanında genel ahlak kuralları, örfler, adetler gibi yazılı olmayan kurallar ile de belirlenmiştir. Ancak bu konuda önemli kıstaslardan biri tıp mesleği mensubu ile hasta arasındaki varsayımsal sözleşmedir. Hasta, hekimin karşısına geçip bilgi vermeye (anamnez), hekim de bu bilgiyi dinlemeye başladığından itibaren aralarında bir sözleşme imzalandığı kabul edilir. Aslında uygulamada bu sözleşmenin, hastanın bir sağlık kuruluşunun kapısından girdiği anda başladığı söylenebilir. Bu sözleşme, vekâlet sözleşmesi benzeri olup, hekim bu sözleşme ile sonucun iyi olacağını taahhüt etmez. Bir başka söyleyiş ile hastanın iyi olacağı, yakında dertlerinden kesinlikle kurtulacağı garantisini vermiş olmaz. Ancak bu sözleşme ile hekim; hastasının sağlığını korumak veya düzeltmek için elinden geleni yapacağına, ona özen, bağlılık ve sadakat göstereceğine, tüm bilgi ve becerisini onun yararına kullanacağına, sırlarını saklayacağına, kayıtlarını düzgünce tutacağına ve tedavisini sürdüreceğine dair garanti vermiş olur. Burada dikkat edilmesi gereken bir husus plastik cerrahiyi ilgilendiren bazı ameliyatlarda yapılan varsayımsal sözleşmenin vekâlet sözleşmesi değil, eser sözleşmesi niteliğinde olmasıdır. Eser sözleşmesinin özelliği, sonucun garanti edilmesidir. Örneğin bir burun ameliyatında plastik cerrahtan beklenen; ortalama bir cerrahın performansı değil “taahhüt ettiği burnu” ortaya çıkartabilmek olacak, aksi halde tıbbi malpraktis suçlaması ile karşı karşıya kalacaktır. Hekimin yaptığı tıbbi müdahale ve girişimleri hukuka uygun hale getiren iki unsur vardır. Bunlardan birincisi; hekimin tıp sanatını uygulama hak ve yetkisine sahip olması, ikincisi ise; hastanın muayene için onamıyla, yapılacak her türlü diğer uygulama ve girişim için ise aydınlatılmış onamının bulunmasıdır. Hekime anamnez veren bir hastanın, muayene için onamının da var olduğu kabul edilir.

Hekimin Hukuki Sorumluluğu (Tazminat Sorumluluğu)

Malpraktis neticesinde hekimin cezai sorumluluğunun yanı sıra hukuki yani tazminat sorumluluğu da ortaya çıkmaktadır. Malpraktis neticesinde ortaya çıkan maddi ve manevi zarar doktor ile hasta arasında yer alan vekâlet ya da eser sözleşmesine aykırılık, doktorun görev yapmakta olduğu hastanenin özel veya kamu kurumu olması gibi farklı durumlara göre farklı şekillerde değerlendirilerek dava konusu edilir.

Hekimin hukuki sorumluluğu kapsamında hem maddi hem de manevi tazminat talep edilebilmektedir. Maddi tazminata oluşan zararın giderilmesi için gerçekleştirilen tedavi masrafları, hastanın iş gücü kaybı, gelir kaybı, ölüm durumunda ise defin giderleri ve destekten yoksun kalma tazminatı talep edilebilir. Manevi tazminat ise hasta ve yakınlarının hastada oluşan zarar ya da ölümü nedeni ile duydukları elem ve üzüntünün olayın durumuna göre talep edilen miktarı aşmayacak şekilde hâkimin takdir ettiği bir tazminat şeklidir.

Hekimin hukuki sorumluluğu kapsamında açılacak malpraktis davasında davacı, durumdan etkilenen, zarar gören kişidir. Hastanın kendisinin yanında manevi olarak zarar gören yakınları ya da hastanın ölümü durumunda destekten yoksun kalan kişiler de bu davayı açabilir. Davalı ise malpraktisi gerçekleştiren sağlık çalışanı, bu sağlık çalışanının faaliyetini gerçekleştirdiği sağlık kurumu ve varsa çalışanın mesleki sorumluluk sigortasının yapıldığı sigorta şirketi olabilmektedir.

Malpraktis davaları (doktor hatası nedeniyle tazminat davaları) hukuki dayanağını haksız fiil, sözleşmeye aykırılık, vekâletsiz iş görme veya hizmet kusuru yapılmasından almaktadır. Hasta, idareye karşı tıbbi malpraktis davası açarken hizmet kusuruna gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerine dava açarken haksız fiil, sözleşmeye aykırılık veya vekâletsiz iş görme gerekçelerinden birine dayanmalıdır. Tıbbi uygulama hataları nedeniyle tazminat davaları, yapılan tıbbi uygulamanın niteliğine göre farklı hukuki gerekçelere dayanılarak açılabilir:

Haksız Fiil Sebebiyle Malpraktis Davası: Haksız fiil, bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu bir eylemle sözleşme dışında başka bir kimseye vermiş olduğu zarardır (6098 sayılı BK m.49 vd.) Doktorun insan bedenine tıbbi standartlara aykırı bir şekilde yaptığı her türlü müdahale esasen haksız fiil olarak kabul edilir. Haksız fiil sorumluluğu, doktorun kusurlu hareketleri nedeniyle hastaya verdiği zararların tazmin edilmesini gerektirmektedir. Ancak, bazı hallerde hasta ile hekim arasında sözleşme olmadığı için hekimin sorumluluğu sadece haksız fiil hükümlerine göre mümkün hale gelir. Örneğin, özel hastanenin acil servisine gelen hastaya bakmayan doktor haksız fiil hükümlerine göre sorumlu tutulacaktır. Çünkü acil servise gelen hasta ile doktor arasında henüz bir sözleşme ilişkisi yoktur.

Sözleşmeye Aykırılık Nedeniyle Malpraktis Davası: Tıbbi müdahale, acil durumlar veya ameliyatın genişletilmesini gerektiren haller hariç hasta ile doktor arasında müdahalenin çerçevesini belirleyen bir sözleşme ilişkisi kurulmasını zorunlu kılar. Sözleşme ilişkisine rağmen, hasta, haksız fiil veya sözleşmeye aykırılık hukuki sebeplerinden herhangi birine dayanarak malpraktis davası açma konusunda seçimlik bir hakka sahiptir. Tıbbi müdahalenin niteliğine göre hasta ile doktor arasında iki şekilde sözleşme ilişkisi kurulabilir:

Vekâlet Sözleşmesi: Kural olarak doktor/hasta ilişkisi hukuki nitelik itibariyle “vekâlet sözleşmesi” kapsamında değerlendirilmektedir. Vekâlet sözleşmesi hükümlerine göre hasta, vekil eden doktor ise tıbbi uygulamayı yapacak vekil olarak nitelendirilmektedir. Kanuna göre vekil, yani tıbbi uygulamayı yapan hekim, vekâlet görevine konu hastanın teşhisi veya tedavisi işini yerine getirirken, olumlu neticenin elde edilmemesinden sorumlu değilse de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur.

Eser Sözleşmesi: Doktorun insan vücudunda bir eser meydana getirmesini amaçlayan tıbbi uygulamaları ise, hukuki açıdan “eser sözleşmesi” olarak nitelendirilmektedir. Örneğin, vücuda takılan her türlü protez, lazer epilasyon, güzellik uygulamaları, estetik ameliyatlar vb. edimler eser sözleşmesi çerçevesinde yerine getirilmektedir. Özellikle belirtelim ki, herhangi bir dişi tedavi eden diş doktorunun hukuki durumu “vekalet sözleşmesi”, takma dişi (protez diş) hastaya uygulayan diş doktorunun hukuki durumu “eser sözleşmesi” hükümlerine göre belirlenecektir.

Vekâletsiz İş Görme Hükümleri: Doktorun, hastasının izin ve onayını almadığı halde tıbbi müdahale yapması halinde vekâletsiz iş görme söz konusu olacaktır. Vekâletsiz iş gören doktor, hastaya karşı her türlü ihmalinden dolayı tazminat sorumluluğu altındadır. Ayrıca, acil müdahale gerektiren hallerde doktor hastaya gerekli tıbbi müdahaleyi yapmak zorundadır. Doktorun bu tıbbi müdahalesi vekâletsiz iş görme hükümlerine dayanmaktadır. Vekâletsiz iş görme hükümlerinin geçerli olduğu başka bir durum da ameliyat sırasında ameliyatın genişletilmesi gerektiğinde doktor ile hasta ilişkisinin vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kurulmasıdır.

Kamu Hastanelerinin Hizmet Kusuru: Kamu hastaneleri veya sağlık kuruluşları; aile sağlık merkezleri, devlet hastanesi, devlet üniversitesi hastanesi, araştırma hastanesi, ruh ve sinir hastalıkları hastanesi vb. isimlerle faaliyet göstermektedirler. Tıbbi standart ve tıbbi malpraktis, özel veya kamu hastanelerinde aynı hukuki sorumluluğu doğurmaktadır. Ancak, kamu hastanelerinin sorumluluğu idare hukukundaki hizmet kusuruna dayanmaktadır. İdare, kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina ve tesislerde, hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmekle yükümlüdür.

Hasta, malpraktis nedeniyle tazminat davasını şartları varsa sözleşme veya haksız fiil hukuki sebeplerinden herhangi birine dayanarak açabilir. Özellikle belirtelim ki, doktorun hukuki sorumluluğu kusura dayalı olmasına rağmen, vekâlet sözleşmesinin niteliği gereği doktor en hafif kusuru nedeniyle meydana gelen zararın tamamından sorumludur. Doktorun tıbbi uygulamayı yaparken kusursuz olması halinde sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Eser sözleşmesi, tarafların belli bir sonucun elde edilmesini kararlaştırdığı sözleşmeler olduğundan, sonucun elde edilememesi kusurundan kaynaklanan doktor tazminat sorumluluğu altındadır. 

Malpraktis Davalarında Ceza ve Tazminat Davaları Arasındaki İlişki

Malpraktis dava süreci öncelikle zarar gören veya mirasçılarının bu konuda savcılığa suç duyurusu yapması ile başlar. Savcılık tarafından düzenlenen iddianame ile açılan dava Asliye Ceza Mahkemelerinde görülmektedir.

Tazminat davası ise özel hukuka ilişkin bir dava türü olduğu için hukuk mahkemelerine ayrıca başvurulması gerekir. Tazminat davası başvurusu suç duyurusu ile birlikte yapılabileceği gibi ceza yargılamasının tamamlanması ile birlikte de yapılabilmektedir. Tazminat yargılamasında hâkim ceza mahkemesinin verdiği beraat veya mahkûmiyet kararı ile bağlı olmasa da bu süreçteki maddi tespitler ile bağlıdır. Bunun yanı sıra ceza yargılamasındaki kusur oranları ve zarar miktarı da hukuk hâkimini bağlamaz. Hukuk hâkimi ayrıca bir bilirkişi atayarak yeniden kusur değerlendirmesi ve tazminat hesaplanması yaptırabilir.

Malpraktis Davalarında Süreler ve Zamanaşımı

Doktor hatasından kaynaklanan tazminat davalarında özel hastanelerde gerçekleştirilen operasyonlar sonucunda yaşanan zararlarda zamanaşımı süresi hasta ile doktor veya hastane arasında vekâlet ilişkisi olduğu için 5 yıldır. Yargıtay, estetik operasyonlar gibi doktorun belirli bir sonucu ortaya koymayı taahhüt ettiği durumlarda aradaki ilişkiyi eser sözleşmesi olarak ele almıştır. Ancak bu durumda da zamanaşımı süresi yine 5 yıldır.

Hastanın onayı olmayan işlemlerin gerçekleştirilmesi sırasında oluşan zararlarda ise vekâletsiz iş görme hükümleri uygulanır. Bu durumda uygulanacak zamanaşımı süresi, genel zamanaşımı süresi olan 10 yıldır.

Zamanaşımı süreleri savcılığa suç duyurusu yapılması ile durur. Tazminat davası ceza yargılamasının sona ermesinin ardından da açılabilir.                                                                                         

SON NOT.1: MAKALEDE BELİRTİLEN VE DİĞER HUKUKİ KONULU SORUNLARINIZDA BİLGİ EDİNEBİLMEK İÇİN SAYFAMIZDA YER ALAN AVUATA SOR BÖLÜMÜNDEN SORULARINIZI SORABİLİRSİNİZ.

SON NOT.2: MAKALEMİZİN FAYDALI OLMASINI TEMENNİ EDERİZ. İŞ VE İŞLEMLERİNİZE ÖZEL DURUMLARIN OLABİLECEĞİNİ UNUTMAYINIZ. BU UĞURDA HAK VE ZAMAN KAYBINA UĞRAMAMANIZ İÇİN MUTLAKA AVUKATINIZA DANIŞMANIZI TAVSİYE EDERİZ.

Saygılarımızla,

GÜNEY HUKUK BÜROSU    

 

© 2019, Tüm hakları saklıdır, Tasarım & Geliştiren: Fik-iHayal