HUKUK VE CEZA YARGILAMASINDA DAVAYA DAHİL OLABİLECEK ÖZNELER
Hukuk ve ceza yargılamasında davanın tarafları genellikle davacı ve davalıda oluşur. Ancak davanın konusuna, tarafların iddia ve savunmalarına, dava dışı kişi veya kurumların talep ve beyanlarına, hukuki gerekliliklere, hakkaniyete veya re ’sen gözetilecek hallere göre davaya, davanın açıldığı zamandaki davacı ve davalı dışındaki kimseler de dahil olabilmektedir. Hukuk yargılaması açısından davaya müdahillik müessesesi ile dava dışı kimsenin kendisi hakkında doğrudan veya dolaylı olarak hüküm ve sonuç doğuracak mahkeme kararına, yargılama aşamasında müdahale etme imkanı tanımaktadır. Bir diğer yönden ise ihbar etme müessesiyle davacı veya davalıya, henüz dava dışı olan ancak yargılamanın hakkaniyete uygun olarak sonuçlanması adına önemli gördüğü kişi veya kurumların davaya eklenmesi imkanı sağlayabilmektedir. Ceza yargılamasında da koşulları gerçekleştiğinde davaya dahil olabilmek mümkündür. Aynı zamanda yargılama sonucu verilen hükümden etkileneceklerin davaya katılabilmeleri de mümkündür.
HUKUK YARGILAMASINDA ESAS DAVACI-DAVALI DIŞINDA, DAVADA YER ALABİLEN ÖZNELER
Hukuk yargılamasında dava dışı kimsenin, kanun maddelerindeki koşulları taşımak kaydıyla, HMK m. 65 e göre asli müdahale veya HMK. m.66-69 uyarınca feri müdahale müessesesinden yararlanarak davaya dahil olma imkanı bulunmaktadır. Yasa koyucu, aynı zamanda davanın ihbar edilmesi müessesesi ile davanın taraflarına da dava dışı kimseleri davaya dahil edebilme imkanı tanınmıştır. Davanın tarafları, HMK m.61 e göre davayı kaybettiği takdirde hükümde belirlenen sonucu üçüncü kişiye rücu edebileceğini veya üçüncü kişinin kendisine rücu edebileceğini düşünüyorsa, yargılama sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilmektedir. . Yazımızda davacı ve davalı olan yargılamanın başındaki ve esas tarafları dışında, yargılamaya dahil olabilecek kişilerin tanımlanması ve hak ve yetkileri açıklanacaktır. Zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı kurumu ise davacı veya davalı tarafın nitelendirilmesi aşamasında tespit edilmesi gereken bir durumdur. Bu sebeple kısaca açıklamak gerekmektedir.
Hukuk yargılamasında, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde birden fazla kişinin birlikte dava açması veya bir davanın birden fazla kişiye dava açılması zorunludur. Bu kurum, HMK.’nun 59. Maddesinde zorunlu dava arkadaşlığı olarak tanımlanmaktadır. Bu kişiler yargılama süresince birlikte hareket etmek zorunda olmakla beraber içlerinden biri usulüne uygun olarak duruşmaya davet edilmiş ve gitmemişse de diğer mecburi dava arkadaşının yaptığı usul işlemi, duruşmaya katılmayan dava arkadaşı için de hüküm ifade etmektedir.
İhtiyari dava arkadaşlığı ise mecburi dava arkadaşlığını aksine, kişilerin birlikte dava açması veya açılan davanın tüm kişilere açılması zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu durumda hak sahipleri, kendilerine en uygun olan durumu seçerek kişilere karşı ayrı ayrı veya birlikte dava açabilir. Ancak, ihtiyari dava arkadaşlığı için; Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması; Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri; Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması şartlarından birinin mevcut olması aranmaktadır.
1.ASLİ MÜDAHİL
Asli müdahale, devam eden bir yargılamada, yargılama konusu üzerinde tamamen veya kısmen hak iddia eden kimse tarafından, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede davaya müdahale talebinde bulunması ve bu devam eden davanın davacı ve davalısına karşı ikinci bir dava açılmasıdır. Asli müdahale talebi, müdahale edilen davada tahkikat aşaması devam ettiği sürece ve hüküm verilmeden yapılabilir. Hüküm verilip kesinleştikten sonra yapılan asli müdahale talebi reddedilecektir, zira ortada kesinleşmiş bir dava bulunmaktadır.
Devam eden yargılamaya müdahalede bulunarak yargılamaya dahil olan kimseye asli müdahil denir. Asli müdahil açmış olduğu davada taraf sıfatına haiz bulunmaktadır. Bu davada, asli müdahil davacı olup devam eden önceki davanın davacısı ve davalısı davalı konumundadır. Böylelikle asli müdahilin açmış olduğu davanın davalıları yani devam etmekte olan ilk davanın davacı ve davalıları, mecburi dava arkadaşıdırlar. Ancak bu kişiler arasında önceki davadan kaynaklanan bir menfaat çatışması bulunduğundan birlikte hareket etmek zorunda değildirler. Mahkeme, bu davaları birlikte görüp karara bağlayabileceği gibi davalardan birini diğeri için bekletici mesele de yapabilmektedir. Uygulamada, çoğunlukla asli müdahale davası bekletici mesele yapılarak karara bağlanmakta ve ardından ilk dava görülmektedir. Çünkü asli müdahale davası, büyük ölçüde ilk dava hakkında önemli sonuçlar doğurmaktadır. Asli müdahale davasında verilen hüküm kesin hüküm teşkil etmektedir ancak ilk bu hüküm ilk dava açısından kesin hüküm niteliğinde değildir. Çünkü ilk davanın tarafları ile asli müdahale davasının tarafları farklıdır.
Asli müdahale davasının görülebilmesi için asli müdahale talebinin Mahkeme tarafından kabulü gerekmemektedir. Bu durum asli müdahaleye özgü olup aşağıda anlatılacağı üzere fer’i müdahalede, fer’i müdahale talebinin Mahkeme tarafından incelenmesi, taraflara tebliği ve Mahkemece bu talep hakkında karar verilmesi gerekmektedir.
Asli müdahil, aleyhine verilen hükme karşı kanun yoluna başvurabilme hakkına sahiptir. Bu hüküm, her iki davalı (ilk davanın davacısı ve davalısı) açısından da ayrı ayrı kurulur. Böylelikle, zorunlu dava arkadaşı olan, ilk davanın davacı ve davalıları ayrı ayrı kanun yollarına başvurabilmektedirler. Kaldı ki, bu zorunlu dava arkadaşlığı yalnızca usulen olup ilk davanın davacı ve davalı arasında menfaat çatışması devam etmektedir.
Kanunda, asli müdahale davasında vekalet ücreti ve yargılama giderleri için özgün bir düzenleme veya fer’i müdahale hükümlerine yapılan bir atıf bulunmamaktadır. Bu sebeple asli müdahale davasında, yargılama ve vekalet ücreti hususunda genel hükümler uygulanacaktır. Davayı kaybeden taraf, yargılama giderleri ve vekalet ücretine katlanmak durumunda kalacaktır. Asli müdahil, davayı haksız yere açmış ve kaybetmişse yargılama gideri ve vekalet ücretini ödeyecektir.
Özetle, asli müdahale davasında asli müdahil, bağımsız bir taraf statüsünde olup tarafların sahip olduğu haklara sahiptir. Davada bulunan diğer kişilerden bağımsız hareket edebilecek ve tarafların yapabileceği iş ve işlemleri tek başına yapabilecek konumdadır.
2.FERİ MÜDAHİL
Fer’i müdahale kurumu ile dava dışı kişinin, görülmeye devam eden yargılamaya katılarak haklarını korumasına imkan tanınmaktadır. Ancak burada fer’i müdahil davaya, kendi menfaatine uygun olan taraf yanında davaya katılabilmektedir. Asli müdahalede olduğu gibi tek başına taraf sıfatı yoktur ve bağımsız hareket edemez. Fer’i müdahale talebi, asli müdahale ile ortak bir yön olarak; tahkikat sonuçlanıncaya yani hüküm verilinceye kadar yapılabilmektedir.
Davaya fer’i müdahil olarak katılmak isteyen kişi tarafından Mahkemeye fer’i müdahale talebi sunulur. Bu talep ile fer’i müdahale talebinde bulunan; davaya hangi tarafın yanında katılmak istediğini, müdahale sebebini ve bunun gerekçelerini bildirmelidir. Müdahale talebi sunulan mahkemenin hakimi bu talebi davanın taraflarına tebliğ eder ve gerekirse tarafları ve müdahale talebinde bulunan üçüncü kişiyi duruşma açarak dinler. Ancak gelen olamasa dahi müdahale talebi hakkında karar verir.
Fer’i müdahil davayı ancak dahil olduğu noktadan itibaren takip edebilir. Yani, kendisi fer’i müdahil olmadan önce davada yapılmış olan işlemlere müdahale ve itiraz edemez. Feri müdahil yargılamada yer alacağı yeri belirlemek için kendi hak ve menfaatlerine uygun olan bir taraf belirler. Fer’i müdahil, yanında yer aldığı tarafın aleyhine işlem ve açıklama yapamaz. Aksi halde, zaten doğrudan veya dolaylı olarak kendi hak ve menfaatlerini de tehlikeye düşürecektir. Ancak, yanında yer aldığı tarafın hak ve menfaatlerine ters düşmeyecek her türlü usul işlemini, yanında yer aldığı tarafın herhangi bir onayına gerek olmaksızın yapabilir. Fer’i müdahilin davanın esasına ilişkin iddia ve savunmaları da yanında yer aldığı tarafın yararına olmalıdır.
Mahkeme önünde fer’i müdahil asli müdahil gibi bağımsız bir taraf olmasa da taraflara yapılan tebligatlar fer’i müdahile de yapılır. Kanunda bu hükmün konulmasının amacı davaya katılarak hak ve menfaatlerini korumak isteyen fer’i müdahilin yargılamada gerçekleşen işlemlerden haberdar olarak hak ve menfaatlerinin korunmasına olanak sağlamak ve fer’i müdahillik kurumunun işlerlik kazanmasını sağlamaktır. Bu durum, fer’i müdahilin davayı takip ederek hak ve menfaatlerinin korunmasına imkan sağlamaktadır.
Fer’i müdahil asli müdahil gibi bağımsız bir taraf olmadığından hüküm davanın asıl tarafları hakkında verilir. Hüküm verildikten sonra, Müdahil ile yanında yer aldığı taraf arasındaki rücu ilişkisinde hükmün yanlış kurulduğu iddiası değer görmez ve dikkate alınmaz. Ancak, müdahil, zamanında ihbar yapılmadığı için davaya geç katıldığını veya yanında katıldığı tarafın iddia ve savunma imkânlarını kullanmasını engellediğini ya da kendisince bilinmeyen iddia ve savunma imkânlarının, tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanılamadığını belirterek, yanında katıldığı tarafın yargılamayı hatalı yürüttüğünü ileri sürebilir. Yani buradan anlaşıldığı üzere, fer’i müdahil, taraf sıfatı bulunmadığından, katıldığı davanın sonucuna itiraz etme hakkına sahip değildir. Asli müdahalede ilk davanın asli müdahale davası açısından kesin hüküm teşkil etmese de davanın sonucunu etkilediği gibi, fer’i müdahalede de davanın sonucu fer’i müdahil için kesin hüküm teşkil etmez. Çünkü taraf sıfatı yoktur. Ancak bu hüküm, feri müdahale etkisi doğurur ve fer’i müdahilin bu davadaki maddi hukuka ilişkin iddia ve savunmaları kendisi için bağlayıcıdır.
Doktrinde tartışmalı olan bir konu ise fer’i müdahilin hakimin reddini talep edip edemeyeceği hususudur. HMK m. 36 uyarınca hakimin reddinin yalnızca taraflar tarafından yapılabileceği açıkça hüküm altına alınmıştır. Doktrindeki bazı yazarlar bu hususun bu sebeple tartışma konusu yapılamayacağını belirtmektedir. Ancak doktrindeki bir diğer görüşe göre ise hakimin reddi kurumu, hakimin tarafsızlığın ve bağımsızlığına ilişkin olduğundan ve fer’i müdahilin durumunu da etkileyecek bir karar verildiğinden fer’i müdahilin hakimin reddini talep edebileceği belirtilmektedir. Yukarıda açıkladığımız üzere fer’i müdahilin verilen hükme itiraz hakkı bulunmasa ve kendisi için kesi hüküm teşkil etmese de kanımızca; verilen hüküm fer’i müdahilin hak ve menfaatleri etkilendiğinden, fer’i müdahilin yargılamanın bağımsızlığının ve tarafsızlığının şüpheye düşmemesi adına hakimin reddini talep edebileceğini düşünmekteyiz. Yargılamanın bağımsızlığı ve tarafsızlığının yalnızca usuli bir engel sebebiyle töhmet altında bırakılmaması gerektiğini düşünmekteyiz. Ancak yine de belirtmeliyiz ki, fer’i müdahilin hakimin reddi talebinde bulanabileceği bu hususunda kanunen bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Kısaca, feri müdahil; yargılama sonucu hükmedilen şeyin kendisine rücu edilebileceğini düşünüyorsa veya zararına neden olabilecek bir hüküm kurulması söz konusu ise, kendi menfaatlerine uygun tarafta yer alarak, aleyhine bir hüküm verilmesine engel olmaya çalışmaktadır. Bunu da yanında yer almasında yararının bulunduğu tarafın bir nevi yardımcısı sıfatıyla yapar.
3.İHBAR OLUNAN
Hukuk yargılamasında taraflardan biri, davaya katılmasında yarar gördüğü kimsenin davaya dahil olması amacıyla davayı bu kişiye ihbar edebilir. Bu işlem tahkikat sonuçlanıncaya yani hüküm verilinceye kadar yapılabilmektedir. Bu işlem dava konusu ile ilgili üçüncü kişiye duyurulmasıdır. Dava dışı üçüncü kişi davanın kendisine ihbarı ile birlikte yanında yer alması kendi lehine olan taraf yanında yargılamaya dahil olabilmektedir. Aslında davanın ihbar edilmesi, fer’i müdahilliğin bir benzeridir. Fer’i müdahil, davaya kendisi dahil olmakta iken ihbar olunan davanın taraflarından biri tarafından davaya dahil edilmektedir. Kaldı ki HMK m 64.’te, ihbarın ihbar edene etkisi hakkında, fer’i müdahalenin etkisine ilişkin m.69’a atıf yapılmıştır.
İhbar edenin davanın tarafı olması gerekir. İhbar müessesesi fer’i müdahilliğin bir nevi tersidir. Fer’i müdahillikte davaya katılmakta hukuki yararı olan üçüncü kişi, davaya müdahil olma talebinde bulunurken ihbar müessesesinde davanın tarafı davaya katılmasında kendisi açısından yarar gördüğü gördüğü, davayı kaybetmesi halinde rücu edilebileceği üçüncü kişiye davayı ihbar ederek onu davaya dahil etmektedir. Esasen, dava kendisine ihbar edilen kişi, fer’i müdahile benzer şekilde işlem yapar. İhbar olunan, fer’i müdahil gibi, yanında yer almasında yarar gördüğü tarafın yanında yer alır.
Davada ihbar olunanın kendisi de davayı, davaya katılmasında yarar gördüğü kişiye ihbar edebilir. İhbar bu şekilde devam edebilir. HMK m. 62/2’de “Davanın ihbarı sebebiyle yargılama bir başka güne bırakılamaz ve ihbarın tevali etmesi gibi zorunlu olan durumlar dışında süre verilemez.” denmekle ihbar yapılmış olması sebebiyle yargılamamanın uzaması engellenmeye çalışılmaktadır.
Davanın ihbarı yazılı şekilde yapılır ve ihbar sebebi gerekçeli olarak açıklanır. Ayrıca yargılamanın hangi safhasında olduğu bildirilir. Böylece, ihbar olunan kişi yargılamanın durumuna ve ihbar sebebine göre, davanın hangi tarafında yer alacağını ve beyanlarını buna göre belirleme imkanına sahiptir.
İhbarda asli müdahaleye benzer, fer’i müdahaleden farklı olarak hakimin kabulüne gerek yoktur. İhbar mahkeme dışında noter veya taahhütlü mektup aracılığıyla da yapılabilir.
İhbar olunan davada taraf sıfatını kazanmış değildir. Yargılamaya dahil olma şekli fer’i müdahilden farklı olsa da fer’i müdahil gibi, kendi hak ve menfaatlerini, bu menfaatler çerçevesinde yanında yer alması kendi yararına olan taraf yanında yer alarak korumaya çalışmaktadır.
İhbar olunan hakkında hüküm verilemez ve ihbar olunan hükmü tek başına kanun yoluna başvuramaz. Ancak yanında yer aldığı kimse ile birlikte kanun yoluna başvurabilir. Davanın kendisine ihbarı üzerine davaya dahil olmayan ihbar olunan, hüküm verildikten sonra kanun yoluna da başvuramaz.
İhbar olunan hakkında hüküm kurulmayacağını yazımızda belirtmiştik. Buna rağmen ihbar olunan hakkında hüküm kurulmuşsa, bu kişi tek başına da kanun yoluna başvurabilmektedir.
Yukarıdaki açıklamalarımıza binaen belirtmemiz gereken bir durum da icra mahkemelerinde görülen itiraza ve şikayete ilişkin davalarda müdahale yoluyla veya ihbar olunan sıfatıyla davaya katılmak mümkün değildir. (Yargıtay 12.HD 2020/5455E. 2020/8221K. K.T:07.10.2020)
4. CUMHURİYET SAVCISININ HUKUK DAVASI AÇMASI VE HUKUK DAVASINDA YER ALMASI
Bu düzenleme hukuk davalarında kamu düzeninin ilgilendiren hallerde Cumhuriyet Savcısının davaya dahil olmasını sağlamak amacıyla getirilmiştir. Ancak elbette ki her hukuk davasına kamu düzenini ilgilendirmesi gerekçesi Cumhuriyet Savcısı katılmamaktadır. Kanunda özellikle belirtilen hallerde Cumhuriyet Savcısı hukuk davası açabilmekte ve davaya katılabilmektedir.
Cumhuriyet Savcısı, kanunda belirtilen hallerde, kendisi re’sen dava açabileceği gibi resmi kurumların bildirimi ile de dava açabilmektedir. Cumhuriyet savcısı, resmi dairenin bildirimine rağmen dava açmaz ise ihbar eden resmi daire, Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza merkezine en yakın kıdemli asliye hukuk mahkemesi hakimine itiraz edebilir.(HMK m. 70/2 bu itiraz prosedürü CMK m.172 ve m.173’ e göre yürütülür.
CEZA YARGILAMASINDA DAVAYA DAHİL OLABİLECEKLER
KATILAN
Ceza yargılamasında hüküm verilinceye kadar katılma talebimde bulunulabilir.
Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler. Ancak kanun yolu muhakemesindeki davaya katılma isteğinde bulunulamaz. İlk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri için ise kanun yoluna başvurulabilir ve kanun yoluna başvuruda açıkça talep edilmişse bu talep incelenip karara bağlanır.
Ceza davasına katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesiyle veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesiyle olur. Aynı zamanda duruşmada, suçtan zarar görenin şikayetini belirtmesi üzerine de davaya katılmak isteyip istemediği sorulur. Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya suçtan zarar görenin bu katılma talebinin uygun olup olmadığına karar verilir.
Mağdur veya suçtan zarar gören davaya katıldığında, bazı durumlarda müdafii talep etme hakkı vardır. Bu haller; cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlar olup katılan, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteyebilir. Mağdur veya suçtan zarar görenin çocuk olması halinde ise sağır ve dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede akıl hastası olması halinde ise avukat görevlendirilmesi için talep aranmaksızın baro tarafından bir müdafii atanır.
Katılma davayı durdurmaz. Tarihi belirlenmiş olan duruşma ve yargılama usulüne ilişkin diğer işlemler vaktin darlığından dolayı katılan kimse çağrılamayacak veya kendisine haber verilemeyecek olsa bile belirli gününde yapılır.
Katılmadan önce verilmiş olan kararlar katılana tebliğ edilmez. Katılanın bu kararları bir şekilde öğrenmesi durumunda ise kanun yoluna başvuru süresi Cumhuriyet Savcısının bu kararlar için kanun yoluna başvuru süresinin geçip geçmemesine bağlıdır. Bu kararlar hakkında Cumhuriyet savcısı için kanun yoluna başvuru süresi geçtiyse katılan da kanun yoluna başvuru hakkını kaybeder. Katılan bu kararlar hakkında Cumhuriyet savcısı kanun yolu başvurusu yapmamışsa dahi katılan anılan süre geçmediyse kanun yoluna başvurabilir.
Katılan, katılmadan sonraki kararlar hakkında kanun yoluna başvuruda da Cumhuriyet Savcısı ile bağlı değildir. Karar, katılanın başvurusu üzerine bozulursa, Cumhuriyet savcısı işi yeniden takip eder. Yani katılan, davada etkin bir rol oynamaktadır. Katılanın vazgeçmesi veya ölmesi durumunda ise katılma hükümsüz kalır. Fakat katılanın mirasçıları, katılanın haklarını takip etmek üzere davaya katılabilirler.
SON NOT.1: MAKALEDE BELİRTİLEN VE DİĞER HUKUKİ KONULU SORUNLARINIZDA BİLGİ EDİNEBİLMEK İÇİN SAYFAMIZDA VEREN ALAN “AVUKATA SOR” BÖLÜMÜNDEN SORULARINIZI SORABİLİRSİNİZ.
SON NOT.2: MAKALEMİZİN FAYDALI OLMASINI TEMENNİ EDERİZ. İŞ VE İŞLEMLERİNİZE ÖZEL DURUMLARIN OLABİLECEĞİNİ UNUTMAYINIZ. BU UĞURDA HAK VE ZAMAN KAYBINA UĞRAMAMANIZ İÇİN MUTLAKA AVUKATINIZA DANIŞMANIZI TAVSİYE EDERİZ.
Saygılarımızla,
GÜNEY HUKUK BÜROSU