ZAMANAŞIMI VE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE KAVRAMLARI

ZAMANAŞIMI VE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE KAVRAMLARI

ZAMANAŞIMI VE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE KAVRAMLARI İLE İKİ KAVRAM ARASINDAKİ FARKLAR

1-ZAMANAŞIMI KAVRAMI

Zamanın haklar üzerinde birtakım etkileri bulunmaktadır. Genel olarak zamanaşımı bir hakkın kazanılmasında ya da kaybedilmesinde kanunun öngördüğü sürenin dolması anlamına gelmektedir.[1]

Dava zamanaşımını düzenleyen esas kanun Türk Borçlar Kanunu’dur. TBK uyarınca farklı durumlar için farklı zamanaşımı süreleri düzenlenmiş durumdadır.

Bazı durumlarda zamanaşımı süresinin duracağı bazı durumlarda ise kesileceği kanunlarla düzenlemiştir.

TBK m. 153 uyarınca zamanaşımını durduran sebepler aşağıdaki gibidir:

1. Velayet süresince, çocukların ana ve babalarından olan alacakları için.

2. Vesayet süresince, vesayet altında bulunanların vasiden veya vesayet işlemleri sebebiyle Devletten olan alacakları için.

3. Evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için.

4. Hizmet ilişkisi süresince, ev hizmetlilerinin onları çalıştıranlardan olan alacakları için.

5. Borçlu, alacak üzerinde intifa hakkına sahip olduğu sürece.

6. Alacağı, Türk mahkemelerinde ileri sürme imkânının bulunmadığı sürece.

7. Alacaklı ve borçlu sıfatının aynı kişide birleşmesinde, birleşmenin ileride geçmişe etkili olarak ortadan kalkması durumunda, bu durumun ortaya çıkmasına kadar geçecek sürece.

TBK dışında diğer kanunlarla da zamanaşımı süresinin duracağı sebeplere ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Örneğin; TMK m. 625 uyarınca terekenin resmi defterinin tutulması süresince miras bırakanın borçları için zamanaşımının işlemeyeceği düzenlenmiştir. TMK m. 864 uyarınca taşınmaz rehniyle teminat altına alınan alacak hakkında, rehnin tapu kütüğüne tescilinden itibaren zamanaşımı işlemeyeceği düzenlenmiştir. İcra ve İflas Kanunu’nun 194. maddesine göre ise, iflasın açılmasıyla birlikte şeref ve haysiyete tecavüzden ve vücut üzerinde ika olunan zararlardan doğan tazminat davaları, nafaka davaları ve rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takiplerle ilgili olarak açılmış olan davalar hariç, müflisin davalı veya davacı olarak yer aldığı diğer hukuk davalar ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonrasına kadar duracağı ile İİK m. 194/2 hükmüne göre ise, bu süre zarfında duran davaların konusunu oluşturan alacak ve borçlar için zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin işlemeyeceği düzenlenmiştir.

Zamanaşımının işlemeye başlamasından önce veya işlemeye başladıktan sonra, yukarıda belirtilen durumlarla durmasına ve bu durumlar ortadan kalktıktan sonra da sürenin kaldığı yerden işlemeye devam etmesine zamanaşımının durması denilir. Durma sebebi, zamanaşımın işlemeye başlayacağı anda mevcutsa sebep ortadan kalkıncaya kadar zamanaşımı işlemeye başlamaz. Buradaki önemli husus, sebep ortadan kalktıktan sonra zamanaşımının kaldığı yerden işlemeye devam edeceği hususudur.

Zamanaşımını durduran nedenler istisnai ve sınırlı sayıda düzenlenmiştir. Dolayısı ile kıyasen genişletilmesi mümkün değildir.[2]

TBK m. 154 uyarınca zamanaşımını kesen sebepler aşağıdaki gibidir:

1. Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse.

2. Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa.

Zamanaşımının kesilmesinden anlaşılması gereken ise; kanunda belirtilen zamanaşımını kesen sebeplerden birinin gerçekleşmesi ile birlikte sürenin sona erdiği ve sebebin ortadan kalkması ile yeni bir sürenin işlemeye başlayacağıdır. Zamanaşımı kesildikten sonra baştan yeni bir zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Zamanaşımının kesilmesi için zamanaşımının durmasından farklı olarak mutlaka öncelikle işlemeye başlamış bir zamanaşımı süresinin bulunması gereklidir.

İşlemeye başlayan yeni süre kural olarak eski sürenin aynısıdır. İstisnaları ise mevcuttur. İstisnaya örnek olarak zamanaşımının bir hükümle kesilmesi hali verilebilir. Bu halde hüküm altına alınan alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresi kaç yıl olursa olsun, hükümle tespit edilen alacak için işlemeye başlayacak zamanaşımı süresi daima on yıldır.

Zamanaşımını kesen nedenler de, zamanaşımını durduran nedenler gibi sınırlı sayıda düzenlenmiştir ve kıyasen genişletilmesi mümkün değildir.

Zamanaşımının İleri Sürülmesi

Zamanaşımına uğrayan bir alacağın borçlusu, alacaklıya karşı zamanaşımı def’ini ileri sürme hakkına sahip olur. Alacağın zamanaşımına uğradığı savunması bir itiraz olmayıp, def’i niteliğindedir. İşbu sebeple de ileri sürülmedikçe mahkemece re’sen dikkate alınmamaktadır.

 

HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE KAVRAMI

Hak düşürücü süre ile zamanaşımı süresi farklı iki kavramdır. Bu iki kavram zamanın geçmesinin haklar üzerinde iki farklı etkisini belirtir.

Hak düşürücü süre lafzından da anlaşılacağı üzere; ilgili hakkın düşmesi, sona ermesi, ortadan kalkması sonucunu doğurmaktadır. Ancak bu ağır yaptırım yalnızca hak düşürücü sürelerin geçmesi ile değil, bu süre içerisinde hak sahibinin hakkını kullanmaması, öngörülen işlemleri yerine getirmemesi veya başka bir ifadeyle hareketsiz kalınması sonucunda meydana gelmektedir.[3]

Çeşitli kanunlarda hak düşürücü sürelere yer verilmiştir. Bunlara örnek olarak; TMK m. 152 batıl olan evlenmenin iptaline ilişkin süre, TBK m. 39 yanılma, aldatma, korkutmanın etkisi ile sözleşme yapan tarafın sözleşme ile bağlı olmadığını bildirme süresi, İİK m. 67 itirazın iptali davası açma süresi verilebilir.

Hak düşürücü sürenin zamanaşımı gibi kesilmesi ya da durması söz konusu değildir.

 

Hak Düşürücü Sürenin İleri Sürülmesi

Zamanaşımının bir defi olduğundan yazımızda bahsetmiştik. Hak düşürücü süreler ise itiraz niteliğindedir. Dolayısı ile hak düşürücü süre zamanaşımından farklı olarak ileri sürülmese bile mahkemece re’sen dikkate alınmaktadır.

ZAMANAŞIMI İLE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ARASINDAKİ FARKLAR

-Zamanaşımı; borcu sona erdirmemekte, borcun tahsil imkanını güçleştirmektedir. Anılan nedenle de borç eksik borç haline gelmektedir. Hak düşürücü sürede ise hak tamamen ortadan kalkmaktadır.

-Zamanaşımı bir defi iken hak düşürücü süre bir itirazdır. Bunun sonucu olarak da zamanaşımı süresi mahkemece resen dikkate alınmazken, hak düşürücü süre mahkemece resen dikkate alınmaktadır.

-Zamanaşımı alacak haklarına ilişkin olarak ortaya çıkarken, hak düşürücü süre yenilik doğurucu haklar ile diğer birçok hak bakımından gündeme gelebilmektedir.[4]

-Zamanaşımı süresinin kesilmesi ya da durması söz konusu iken hak düşürücü sürenin kesilmesi ya da durması söz konusu olmamaktadır.

-Hak düşürücü süreler kısa süreler olarak düzenlenmiş iken zamanaşımı süreleri ise genellikle bu sürelerden daha uzun olarak düzenlenmiştir.

-Zamanaşımına ilişkin genel esaslara Kanunda yer verilmesine karşın hak düşürücü süreye ilişkin Kanunda genel bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

 

SON NOT.1: MAKALEDE BELİRTİLEN VE DİĞER HUKUKİ KONULU SORUNLARINIZDA BİLGİ EDİNEBİLMEK İÇİN SAYFAMIZDA VEREN ALAN SORU-CEVAP BÖLÜMÜNDEN SORULARINIZI SORABİLİRSİNİZ.

 

SON NOT.2: MAKALEMİZİN FAYDALI OLMASINI TEMENNİ EDERİZ. İŞ VE İŞLEMLERİNİZE ÖZEL DURUMLARIN OLABİLECEĞİNİ UNUTMAYINIZ. BU UĞURDA HAK VE ZAMAN KAYBINA UĞRAMAMANIZ İÇİN MUTLAKA AVUKATINIZA DANIŞMANIZI TAVSİYE EDERİZ.

 

Saygılarımızla,

GÜNEY HUKUK BÜROSU

Av. Didem GÜREM

 

 


[1] Yargıtay HGK., 2003/4-603 E.,  2003/594 K., 22.10.2003 T.

[2] AKÇAY Ergin, Türk Borçlar Kanunu’na Göre Zamanaşımı, s. 98, 2009, İstanbul

[3] DİNÇER Berkin Erol, Türk Borçlar Kanunu’na Göre Zamanaşımının Hükümleri, s. 28, 2019

[4] OĞUZMAN M. Kemal/ÖZ M. Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, s. 587, 2018, İstanbul

© 2019, Tüm hakları saklıdır, Tasarım & Geliştiren: Fik-iHayal