TÜRK HUKUKU’NDA ALTERNATİF UYUŞMAZLIK ÇÖZÜM YOLLARI ve DÜZENLEYİCİ VE DENETLEYİCİ KURULUŞLAR VE İDARİ YAPTIRIMLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
- GENEL OLARAK ALTERNATİF UYUŞMAZLIK ÇÖZÜM YOLLARI
Türk Hukuku’nda alternatif uyuşmazlık çözümü yöntemlerinin kullanılması hususunda genel bir düzenleme bulunmamaktadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda ve Milletlerarası Tahkim Kanunu’nda en çok kullanılan alternatif uyuşmazlık çözümü yöntemi olan tahkim yolu düzenlenmiştir. Bununla birlikte farklı kanunlarda alternatif uyuşmazlık çözümü benzeri düzenlemeler yer almaktadır. Mahkemelerin aşırı iş yükü göz önüne alındığında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerine geniş bir uygulama alanı kazandırma ve bunun için hukuk sistemimizde düzenlemeler yapma gereği ortadadır. Bu ihtiyacı karşılamak üzere yasama organınca çeşitli tasarılar hazırlanmış fakat bu tasarıların kanunlaşması çoğu kez mümkün olmamıştır.
Burada üzerinde durulması gereken en önemli husus, kanunda herhangi bir düzenleme bulunmamasına rağmen taraflar arasında doğacak özel hukuka ilişkin bir uyuşmazlığın alternatif uyuşmazlık çözümü sözleşmesi yapılarak alternatif yollarla çözümlenebilip çözümlenemeyeceğidir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda usul sözleşmeleri olarak sadece yetki sözleşmesi, delil sözleşmesi ve tahkim sözleşmesi düzenlenmiştir. Alternatif uyuşmazlık çözümü sözleşmeleri asli etkilerini usul hukuku alanından gösterdiklerinden usul sözleşmeleri niteliğindedirler.Ancak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda bu tür sözleşmelere yer verilmemiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan usul sözleşmeleri dışında tarafların aralarında usul sözleşmesi yapabilip yapamayacağı hususunda farklı görüşler mevcuttur. Bizim de katıldığımız görüşe göre sözleşme serbestisi, düzenlenmiş olduğu maddi hukuk sahası dışında sözleşmelerin gerçekleştiği tüm hukuk alanları açısından da geçerlidir. Taraflar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan usul sözleşmelerini de kurabilirler; ancak taraflar bu konuda sınırsız bir serbestiye sahip değillerdir.
Tarafların usul sözleşmesi yapabilmeleri için kanunda o konuyla ilgili sözleşme yapmalarına engel bir hüküm bulunmaması ve usul sözleşmesinin kamu düzeni ile yargılamaya ilişkin ilkeleri ihlal etmemesi gerekir. O halde yapılacak alternatif uyuşmazlık çözümü sözleşmesinin ve kararlaştırılan alternatif uyuşmazlık çözüm yolunun Türk kamu düzenine aykırılık teşkil etmediği, yargılamaya ilişkin temel ilkeleri ihlal etmediği ve uyuşmazlık konusunda sözleşmeye engel bir kanun hükmü olmadığı sürece hukukumuz açısından uygulanmasına herhangi bir engel yoktur. Buna göre alternatif uyuşmazlık sözleşmesi Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun tahkime ilişkin 518. maddesinin kıyasen uygulanmasıyla sadece iki tarafın arzularına tâbi konularda yapılabilecektir. Yine bu sözleşmeyle hak arama özgürlüğü sınırlanamaz. Daha önce de belirttiğimiz üzere alternatif uyuşmazlık çözümü hak arama özgürlüğüne engel değildir. Taraflar alternatif uyuşmazlık çözümüne başvursalar bile devlet mahkemelerinde dava açabileceklerdir. Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarında yargılamadan ziyade tarafların birlikte bir çözüm arayışı söz konusu olduğundan adil yargılanma hakkından bahsedilemeyecektir. Bununla birlikte çözümde yer alan üçüncü kişinin tarafsız olması esastır. Ulaşılan çözüm bağlayıcı olmadığından böyle bir durumda söz konusu uyuşmazlığın çözümü için tekrar devlet yargısına başvurulabilecektir. O halde Türk Hukuku’nda iki tarafın arzusuna tâbi olan hallerde söz konusu uyuşmazlığa uygun alternatif çözüm yolları kullanılabilecektir. Bu yöntemlerle adalete daha dostça, daha hızlı ve daha az maliyetle ulaşılıp tarafların çözüm sürecine etkin katılımı sağlanabilecektir. Bununla birlikte gerek çözüm yöntemlerine kurumsal bir nitelik kazandırılması gerekse alternatif çözüm yollarının kullanımı sırasında doğabilecek çekincelerin ortadan kaldırılması açısından gerekli yasal düzenlemelerin kısa sürede yapılması yerinde olacaktır.
1A) GİRİŞ
Bilinen alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri; tahkim, müzakere, tarafsız ön değerlendirme, vakıaların tespiti, kısa duruşma, arabuluculuk ve uzlaştırmadır. Ancak, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarını sayılanlarla sınırlamak mümkün değildir. Zira bu alternatif çözüm yolları, uygulandıkları coğrafyanın özelliklerine uyum sağlayarak özerkleşebilecekleri gibi karma bir yapıya da sahip olabilirler
Tahkim, bir hak üzerinde uyuşmazlığa düşmüş olan iki tarafın, anlaşarak, bu uyuşmazlığın çözümünü özel kişilere bırakmaları ve uyuşmazlığın bu özel kişiler tarafından incelenip karara bağlanmasıdır. Uyuşmazlığın çözümü kendilerine bırakılan kişilere hakem denir ve hakemlerin uyuşmazlığı çözmek hususunda hiçbir resmi sıfatları yoktur. Taraflar, hakemi seçmekle uyuşmazlığın hallinde hakemin belirleyeceği çözümü benimsemiş ve hakemi adeta mahkeme olarak kabul etmiş olurlar.
Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden müzakere, tarafların, üçüncü kişi dışında çoğu zaman avukatlarının eşliğinde bir araya gelmek suretiyle karşılıklı olarak uyuşmazlık üzerinde fikir alışverişinde bulundukları ve birbirlerinin istekleri doğrultusunda ortak bir noktada buluşmaları amacıyla geliştirilmiş bir alternatif çözüm önerisidir
Tarafsız ön değerlendirme, bir uyuşmazlığın başlangıcı aşamasında deneyimli ve tarafsız bir üçüncü kişinin tarafların uyuşmazlığını özetleyen kısa ifadelerine dayanarak, taraflara bağlayıcı olmayan uyuşmazlığı değerlendirmeye ilişkin verdiği istişari bilgidir. Bu değerlendirme, tarafların hukuki açıdan haklı ve haksız yönlerini görerek gerçekçi bir gözle uyuşmazlığa yaklaşmalarına yardımcı olur.
Vakıaların tespiti yönteminde ise, uyuşmazlığın tanımlanıp somut kalıplara oturtulması, uyuşmazlığa kaynaklık eden maddi vakıaların bağımsız ve tarafsız bir üçüncü kişi tarafından açıklığa kavuşturulması ön plandadır.
Kısa duruşma yönteminde de tarafsız üçüncü kişilerden ve her iki tarafın bir veya daha fazla yöneticisinden oluşan kurulun, uyuşmazlığa bir çözüm önerisi getirmek için gizlilik içerisinde yürütülen bir toplantıdan sonra ortaya attıkları fikirler, alternatif uyuşmazlık çözümü olarak gösterilebilir. Bu yöntem, özellikle iş çevreleri tarafından geliştirilen, ticari uyuşmazlıklarda olumlu sonuçlarla çözümler sunma amacı güden, alternatif bir çözüm yolu olarak dikkat çeker.
Alternatif uyuşmazlık çözümlerinden en yaygın olarak kullanılan yöntemler, arabuluculuk ve uzlaştırmadır. Arabuluculuk yönteminde, uyuşmazlığın taraflarını bir araya getirmek ve onların konuşarak bir müzakere sonucunda anlaşmalarını sağlamak; bunu, bağımsız, tarafsız ve nesnel bir durumda bulunan üçüncü kişiye yaptırmak amaçlanmaktadır. Bu yöntemde arabulucu, uyuşmazlık hakkında herhangi bir karar veremez; taraflara tartışabilecekleri ve irdeleyebilecekleri çözüm önerilerinde bulunamaz. O, sadece taraflar arasındaki iletişimi sistematik olarak sağlayan, tarafların kendi çözümlerini kendilerinin bulmasına yardımcı olan, üzerine hiçbir sorumluluk almayan bir karakteri canlandırır. Yani, arabuluculuk sürecinin başından sonuna kadar taraf iradelerine tartışılmaz bir üstünlük tanınmıştır.
Nihayet, uzlaşma yönteminde bağımsız ve nesnel olan üçüncü bir kişi, taraflara somut olayın özelliklerine göre şekillenecek çeşitli çözüm önerileri sunup, onların bu öneriler üzerinde ortalama bir yol bulmalarını hedefler. Bu durumda uzlaştırıcı, uzlaşmazlığın alternatif çözümünde arabulucuya göre her zaman daha etkin ve asli işlevsel bir özelliğe sahiptir. Bu yapısı dolayısıyla arabuluculuk, sunduğu alternatif çözüm önerileri ile çözüme ulaşılamayan olaylarda bile uygulanabilirliğe sahiptir ve yargılama sürecine nazaran daha çabuk sonuç verir.
Bu arada, Türk Hukuku açısından konu ile ilgili hukuki düzenlemelerden Avukatlık Kanunu m. 35/A ve 6325 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanunu’ndan bahsetmek gerekmektedir. Avukatlık Kanununa göre, yalnızca avukatların yapabileceği işlerden Uzlaştırma Sağlama kanunun 35/A maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, “Avukatlar dava açılmadan veya dava açılmış olup da henüz duruşma başlamadan önce kendilerine intikal eden iş ve davalarda, tarafların kendi iradeleriyle istem sonucu elde edebilecekleri konulara inhisar etmek kaydıyla, müvekkilleriyle birlikte karşı tarafı uzlaşmaya davet edebilirler. Karşı taraf bu davete icabet eder ve uzlaşma sağlanırsa, uzlaşma konusunu, yerini, tarihini, karşılıklı yerine getirmeleri gereken hususları içeren tutanak, avukatlar ile müvekkilleri tarafından birlikte imza altına alınır. Bu tutanaklar 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesi anlamında ilam niteliğindedir”. Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yoluyla çözümlenmesinde uygulanacak usul ve esasları düzenlemekte olan “Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanunu” ise, yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uymazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır. Aile içi Şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli olmadığı için bu kanunun kapsamının dışında kalır. Bu konuyu bitirmeden, genel bir yargıya varmak gerekirse, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının yargı sistemine ikame edilmeye çalışılan bir kavram olarak değil; onunla işlevsel bir biçimde yan yana yürüyen ve hukuk sisteminin çözüm getirme noktasında karşılaştığı tıkanıklıkların önünü açan bir mekanizma olarak altını çizmek gerekir.
1B) TÜRK HUKUKUNDA TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDAKİ KANUNA GÖRE ALTERNATİF UYUŞMAZLIK ÇÖZÜMÜ VE TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ
1982 Anayasası’nın 172. maddesine göre devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder. Bu bağlamda 23.02.1995 tarih ve 4077 sayılı ‘Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile tüketicilerin korunmasına ilişkin birtakım düzenlemeler getirilmiştir. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 22. maddesinde tüketicilerle satıcılar ve sağlayıcılar arasında ortaya çıkacak uyuşmazlıkları çözümlemek amacıyla veya tüketici mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebilecek kararları almak üzere tüketici sorunları hakem heyeti kurulacağı düzenlenmiştir. Tüketici sorunları hakem heyeti, daha basit olan ve daha hızlı işleyen bir çözüm süreci kullanılarak tüketicinin korunmasını ve yargı organlarının iş yükünün azaltılmasını sağlayan tüketici mahkemelerinin yanında yer alan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur. Tüketici sorunları hakem heyeti sayesinde genel mahkeme yargılamasının bürokratik etkileri bir yana bırakılarak, zaman ve masraftan tasarruf sağlanmaktadır.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, tüketicilerle satıcılar ve sağlayıcılar arasındaki uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla il ve ilçe merkezlerinde en az bir tüketici sorunları hakem heyeti oluşturmakla görevlidir. Tüketici sorunları hakem heyetleri başkan dâhil beş üyeden oluşmaktadır. Heyetin başkanlığı illerde sanayi ve ticaret il müdürü veya onun görevlendireceği bir memur, ilçelerde kaymakam veya onun görevlendireceği bir memur tarafından yürütülür. Heyetin diğer üyeleri belediye başkanının görevlendireceği konunun uzmanı bir personel, baronun kendi mensupları arasından görevlendireceği bir avukat, tüketici örgütlerinin seçeceği bir üye ve Ticaret ve Sanayi Odası ile esnaf ve sanatkâr odalarının görevlendireceği bir üyedir. Bakanlık taşra teşkilatının bulunmadığı il ve ilçelerdeki tüketici sorunları hakem heyetinin başkanlığı en büyük mülki amir ya da onun görevlendireceği bir memur tarafından yürütülür. Tüketici örgütü olmayan yerlerde tüketiciler, tüketim kooperatifleri tarafından temsil edilir. Tüketici sorunları hakem heyetinin oluşumunun sağlanamadığı yerlerde noksan üyelikler, belediye meclislerince resen doldurulur.
Tüketici sorunları hakem heyetine yalnızca tüketiciler başvurabilir. Tüketici örgütleri ve bakanlık, tüketici sorunları hakem heyetine başvuramaz. Tüketiciler, mevcut uyuşmazlığın çözümü amacıyla tüketici sorunları hakem heyetine uyuşmazlık konusunu içeren dilekçeye uyuşmazlıkla ilgili delil olan belgeleri de ekleyerek başvuracaklardır. Başvurular, tarafların acele inceleme talebi bulunduğu veya başkan tarafından gerekli görüldüğü hallerde hakem heyetlerince öncelikle gündeme alınarak sonuçlandırılır. Başvurulacak tüketici sorunları hakem heyeti, ya tüketicinin mal veya hizmeti satın aldığı yerdeki ya da tüketicinin ikametgâhının bulunduğu yerdeki tüketici sorunları hakem heyetidir. Buna göre tüketicilere seçimlik bir hak tanınmıştır. Tüketici yetkili olmayan bir hakem heyetine başvurursa, yetkisiz hakem heyeti bu başvuruyu yetkili olan hakem heyetine kendiliğinden gönderir. Belli bir meblağın altındaki uyuşmazlıklar açısından tüketici sorunları hakem heyetine başvurunun zorunlu tutulması ve verilecek kararın bağlayıcı olmasıyla Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da mecburi tahkim yolu düzenlenmiştir.
Kanunda böyle bir düzenlemenin yapılması hak arama özgürlüğünün kısıtlanması olarak yorumlanabilse de kanaatimizce bu durum küçük meblağlı uyuşmazlıklar için tarafların haklarına en kısa sürede ulaşması ve mahkemelerin aşırı iş yükü altında kalmasının engellenmesi yoluyla kamu düzeninin sağlanması için kanun tarafından hak arama özgürlüğünün sınırlanması olarak kabul edilmelidir. Bakanlıkça belirlenen meblağın üzerindeki uyuşmazlıklar için başvurulan tüketici sorunları hakem heyeti, alternatif uyuşmazlık çözümü yollarından tarafsız ön değerlendirme yöntemindeki tarafsız ön değerlendiricinin işlevini yerine getirmektedir.
1C) SİGORTA HUKUKU UYUŞMAZLIKLARININ ÇÖZÜMÜNDE TAHKİM
Sigorta hukukunda, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların daha kolay çözülebilmesi için tahkim yolu öngörülmüştür. Sigortacılık Kanununun 30. maddesi ile tahkim yolu düzenlenmiştir. Sigorta Tahkim Komisyonuna üye olan sigorta şirketleri, sigorta ettiren ya da sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile uyuşmazlık yaşamasıhalinde tahkim yoluna başvurabilecektir. Üye olunmasıyla birlikte, Komisyon nezdindeki tahkim sisteminin yargı yetkisi kabul edilmiş olmaktadır. Bu sebeple de, komisyona üye olan sigorta şirketlerinin ortaya çıkan uyuşmazlıklarda tahkim usulüne itiraz etmesi mümkün olmamaktadır. Uyuşmazlığın diğer tarafının adli mahkemelere başvurma hakkı saklı olmakla birlikte başvuru sahibinin tahkimden önce aynı uyuşmazlıkla ilgili olarak mahkemede dava açmamış ya da Tüketici Hakem Heyetine başvuru yapmamış olması gerekmektedir.
Tahkim anlaşması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Milletlerarası Tahkim Kanunu uyarınca tahkime gidilmesinin başlıca şartıdır. Ancak sigorta tahkiminde böyle bir şartın zorunlu olmadığını vurgulamamız gerekmektedir. Komisyona üye olunması halinde, sözleşmede tahkime ilişkin hüküm olmasa bile tahkim yoluna başvurulabilmektedir.
Sigorta tahkiminden yararlanabilmek için gerekli ön şartlar; özel hukuka ilişkin sigorta sözleşmesinin bulunması ve bu sözleşmeden doğan hukuki bir uyuşmazlık mevcut olmasıdır.
Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurabilmek için uyuşmazlığın, sigorta şirketinin Komisyona üye olduğu tarihten sonra meydana gelmesi gerekmektedir. Buna ek olarak belirtmemiz gerekir ki, başvuru sahibi ile üye sigorta şirketi Komisyona üye olmadan önce meydana gelmiş uyuşmazlık için de Komisyona başvurabilecekleri hususunda sözleşme akdedebilirler.
Sigorta tahkiminde başvuru doğrudan tahkim komisyonuna yapılacaktır. Ancak komisyona başvuruda bulunmadan önce ilgili sigorta şirketine başvuruda bulunulması gerekmektedir. Sigorta şirketine başvuru yapılmasına rağmen sigorta şirketinin olumlu cevap vermemesi veya başvuru üzerinden 15 iş günü geçmesine rağmen herhangi bir cevap vermemesi halinde Komisyona başvuru şartı gerçekleşmiş sayılacaktır.
Komisyona başvuru sırasında başvuru ücreti alınacaktır. Başvuru ücreti uyuşmazlığa konu olan miktara göre değişiklik göstermektedir. Uyuşmazlık miktarı 5.000 TL’ye kadar olan uyuşmazlıklarda başvuru ücreti 100 TL; 5.001- 10.000 TL arası uyuşmazlıklarda 250 TL; 10.001-20.000 TL arası uyuşmazlıklarda 350 TL; son olarak 20.001 TL ve üzeri uyuşmazlıklarda ise başvuru ücreti uyuşmazlık tutarının %1,5’i olarak belirlenmiştir. (en az 350 TL olmak üzere)
Komisyona başvuru sonrası, başvurunun önincelemesi raportörler tarafından yapılacaktır. Raportörlerin 15 gün içerisinde yapacağı inceleme sonrası dosya, hakem ya da hakem heyetine intikal ettirilir. Hakem/hakem heyeti dosyanın kendisine intikalinden itibaren 4 ay içerisinde yargılamayı tamamlamak durumundadır.
Hakem/hakem heyetinin 5.000 TL altındaki uyuşmazlıklar hakkında verdiği kararları kesindir. Ancak 5.000 TL ve üzeri uyuşmazlıklar için Komisyon nezdinde 10 gün içinde itiraz yoluna başvurulabilmektedir. İtiraz sonucu verilen kararlar kesin olmakla birlikte uyuşmazlık 40.000 TL ve üzerinde ise itiraz üzerine verilen kararlar için temyiz kanun yoluna başvurulabilirmektedir.
2-) DÜZENLEYİCİ VE DENETLEYİCİ KURULUŞLAR VE İDARİ YAPTIRIMLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Düzenleyici ve denetleyici kuruluşlar; tüzel kişiliğe haiz, sahip olduğu yetki ve imtiyazları kendi sorumluluğunda kullanan, düzenleme ve denetleme görevlerini kanunların verdiği yetki sınırları içerisinde gerçekleştiren, mali ve idari bakımdan özerkliğe sahip kamu kurumlarıdır.
Düzenleyici ve denetleyici kuruluşlara; Kişisel Verileri Koruma Kurulu, Rekabet Kurulu, Sermaye Piyasası Kurulu örnek verilebilir. Anılan kurumların idari yaptırımları, bu yaptırımlara karşı başvuru yolları alt başlıklarında aşağıda değerlendireceğiz. Metnin en altında ise karşılaştırmalı tabloya yer verilecektir.
2A)KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KANUNU BAĞLAMINDA İDARİ YAPTIRIMLAR
Kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi anlamına gelir. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ise, kişisel verileri işlenen gerçek kişiler ile bu verileri tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla işlenen gerçek ve tüzel kişiler hakkında uygulanır. Korumadan yararlanan verinin gerçek kişilerin verisi, sorumluluğun ise hem gerçek hem tüzel kişiler için söz konusu olduğunu belirtmekte fayda görüyoruz.
Veri sahibinin ya da diğer adıyla ilgili kişinin, Kanunun 13. maddesi hükmü gereği Kanunun uygulanması ile ilgili taleplerini öncelikle veri sorumlusuna iletmeleri zorunludur. Veri sorumlusu, başvuruda yer alan talepleri en kısa sürede fakat en geç 30 gün içerisinde ücretsiz olarak sonuçlandıracaktır. Veri sorumlusu ilgili kişinin talebini, 30 gün içinde kabul ya da reddederse ya da bu süre içerisinde cevap vermezse Kişisel Verileri Koruma Kurulu’na (KVKK) başvuruda bulunabilecektir. İlgili kişi, veri sorumlusunun cevabını öğrendiği tarihten itibaren 30 gün ve her halde veri sorumlusuna başvuru tarihinden itibaren 60 gün içinde Kurula şikayette bulunabilir. İlgili kişi, veri sorumlusuna başvuru yolunu tüketmeden Kurula şikayet yoluna başvuramayacaktır.
Kurul, ihlalin kendisine intikalinden sonra inceleme işlemlerine başlayacaktır. Kurul, bu aşamada veri sorumlusundan bilgi ve belge talep edebilir. Bu bilgi ve belgeler 15 gün içerisinde Kurula gönderilmek zorundadır. Kurul, 60 gün içerisinde ilgiliye başvurusu ile ilgili cevap vermek durumundadır. İnceleme sonucunda, ihlalin varlığının anlaşılması halinde Kurul, tespit ettiği hukuka aykırılıkların veri sorumlusu tarafından giderilmesine karar vererek ilgililere tebliğ eder. Bu karar, tebliğden itibaren gecikmeksizin ve en geç otuz gün içinde yerine getirilir.
Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nun 18. maddesinde ihlal halinde uygulanacak idari yaptırımlar düzenlenmiştir. Bu kapsamda; aydınlatma ve veri güvenliğini sağlama, Kurul kararlarını yerine getirme ile Veri Sorumluları Siciline kayıt ve bildirim yükümlülüklerine aykırı davranılması kabahat olarak öngörülmüştür. İdari para cezası yaptırımına bağlanmıştır. İdari yaptırımlara Kurul tarafından karar verilecek olup, verilen yaptırım kararlarına karşı yargı yolu açıktır.
İdari para cezaları veri sorumluları hakkında uygulanır. Veri sorumlularının gerçek ve tüzel kişiler olduğunu yazımızda belirtmiş idik. Verilecek idari para cezalarının güncel miktarları;
-Aydınlatma yükümlülüğüne uymama halinde 9.013 TL - 180. 264 TL,
-Veri güvenliği yükümlülüğüne uymama halinde 27.040 TL - 1.802.641 TL,
-Sicile kayıt ve bildirim yükümlülüğüne uymama halinde 36.053 TL - 1.802.641 TL,
-Kurul kararlarına uymama halinde ise 45.066 TL – 1.802.641 TL
şeklinde belirlenmiştir.
Belirlenen miktarlar her yıl yeniden değerleme oranına göre arttırılmaktadır.
Kurulun verdiği kararlara karşı yargı yoluna başvuru imkanı vardır. Kişisel Verileri Koruma Kanunu, Kabahatler Kanunu’na atıf yapmaktadır. Bu sebeple verilen idari para cezasına ilişkin uyuşmazlıklar İdare Mahkemeleri önünde değil, Sulh Ceza Hakimliği önünde çözülecektir. Kurul tarafından aleyhe karar verilmesi halinde; kararın tefhim/tebliğinden itibaren en geç 15 gün içerisinde Hakimliğe başvurulmalıdır. Hakimlik, usul yönünden bir eksiklik görmediği durumda dilekçenin bir örneğini Kurul’a gönderir. Kurul, 15 gün içerisinde başvuruya cevap vermelidir. Yapılan başvuru kararın kesinleşmesini engellemez; ancak mahkeme yerine getirmeyi durdurma kararı verebilir.
Hakimlik; başvurunun reddi, başvurunun kabulü ile idari yaptırımın kaldırılması veya idari para cezasının miktarında değişiklik yaparak kabulü kararları verebilir. Hakimliğin vereceği karara karşı da itiraz imkanı bulunuyor olup, 7 gün içinde başvuru yapılmalıdır.
2B)SERMAYE PİYASASI KANUNU BAĞLAMINDA İDARİ YAPTIRIMLAR
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), halka arz faaliyetlerinin, borsaların, halka açık şirketlerin denetlenmesi gibi faaliyetlere ek olarak sermaye piyasalarını düzenleyen bir kuruluştur.
Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yapılan denetimlerde, SPK mevzuatına tabi olan kurumların ve kişilerin ilgili mevzuatta belirlenen kurallara uygun faaliyet gösterip göstermedikleri kontrol edilmektedir. SPK, denetim yapma yetkisini 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunundan almaktadır.SPK’nın denetim faaliyetleri, piyasa gözetim sürecinde, yatırımcıların şikayetleri, kamu kurumlarının bildirimleri üzerine ya da basının haberleri üzerine başlayabilmektedir.
SPK’nın hangi durumlarda idari para cezası uygulanacağı Serbest Piyasalar Kanununda ‘’İdari Para Cezası Gerektiren Fiiller’’ başlığında düzenlenmiştir. Piyasa bozucu eylemler idari para cezasını gerektiren eylemlerdendir.(SPK madde 104) Makul bir ekonomik veya finansal gerekçeyle açıklanamayan, borsa ve teşkilatlanmış diğer piyasaların güven, açıklık ve istikrar içinde çalışmasını bozacak nitelikteki eylem ve işlemler piyasa bozucu eylem sayılmaktadır.
Buna ek olarak idari yaptırım uygulanabilecek durumlar aşağıdaki gibidir (SPK madde 103):
SPK’ya dayanılarak yapılan düzenlemelere, standart ve formlara ve SPK tarafından alınan genel ve özel nitelikteki kararlara aykırı hareket eden kişilere 20.000 Türk Lirasından 250.000 Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir. Ancak, yükümlülüğe aykırılık dolayısıyla menfaat temin edilmiş olması halinde verilecek idari para cezasının miktarı bu menfaatin iki katından az olamaz. Bu hükümlere aykırı hareket kişinin bir özel hukuk tüzel kişisi olması halinde, tüzel kişi hakkında da aynı meblağlarda idari para cezası verilir. Aykırılığın, temsilcisi olunan veya adına hareket edilen tüzel kişinin zararına bir sonuç doğurması halinde, tüzel kişiye idari para cezası verilmez.
SPK’da belirtilen pay alım teklifi zorunluluğu esasları kapsamında ve gerekirse SPK tarafından verilebilecek ek süre zarfında pay alım teklifi zorunluluğunu yerine getirmeyen gerçek ve tüzelkişiler hakkında, pay alım teklifine konu payların toplam bedeline kadar idari para cezası verilir.
SPK tarafından izin verilen haller hariç olmak üzere ve SPK tarafından belirlenen zaman dilimi içinde ilgili sermaye piyasası araçlarının alım satımından kazanç elde eden ihraççıların yönetim kurulu üyeleri ve yöneticileri elde ettikleri net kazancı ihraççıya vermekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğü 30 gün içinde yerine getirmeyenler hakkında elde ettikleri menfaatin iki katı idari para cezası verilir.
Türkiye Sermaye Piyasası Birliği (TSPB) üyelerinden, TSPB statüsüne ve TSPB tarafından alınacak kararlara uymayanlara, TSPB tarafından 5.000 Türk Lirasından 50.000 Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir.
Halka açık ortaklıklar ve kolektif yatırım kuruluşları ile bunların iştirak ve bağlı ortaklıklarının, esas sözleşmeleri veya iç tüzükleri çerçevesinde basiretli ve dürüst bir tacir olarak veya piyasa teamülleri uyarınca karlarını ya da malvarlıklarını korumak veya artırmak için yapmaları beklenen faaliyetleri yapmamaları yoluyla ilişkili oldukları gerçek veya tüzel kişilerin karlarının ya da malvarlıklarının artmasının sağlanması halinde ilgili tüzel kişiye 20.000Türk Lirasından 250.000 Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir. Ancak, verilecek idari para cezasının miktarı elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.
İdari para cezalarının uygulanmasından önce ilgilinin savunması alınmalıdır. Savunma istendiğine ilişkin yazının tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde savunma verilmemiş olması halinde, ilgilinin savunma hakkından feragat ettiği kabul edilecektir.
Sermaye Piyasası Kanununun 105. maddesi uyarınca, verilen idari para cezası kararlarına karşı idari yargıya başvurulabilir. Başvurularda görevli mahkeme, İdare Mahkemeleridir. İdare Mahkemelerine başvuru için öngörülen süre ise; 60 gündür.
2C)REKABETİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN BAĞLAMINDA İDARİ YAPTIRIMLAR
Rekabetin Korunması Kanununun amacı, mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin korunmasını sağlamaktır.
Rekabet Kurumu ise;düzenleme, denetleme, araştırma, önerme ve gerektiğinde yaptırım uygulama yetkisine başvurulan bir alanda faaliyette bulunan bağımsız idari bir otoritedir.
Rekabet ihlali durumunda Kurum, idari para cezası kararı alacak ve uygulayacaktır. Rekabetin Korunması Kanunu’nun 16. maddesinde idari para cezaları verilme nedenleri ve oranları düzenlenmiştir.
RKHK’da Rekabet Kurulu’nun karar alırken izleyeceği usul açıkça düzenlenmiştir. Kanun, 4 aşamalı bir usul öngörmektedir. Bu aşamalar; ön araştırma, soruşturma, sözlü savunma toplantısı ve nihai karar toplantısıdır. RKHK uyarınca, Kurul öncelikle önaraştırma yaparak soruşturma açılıp açılmayacağına karar verecektir. Önaraştırma aşaması soruşturmanın zorunlu bir aşaması değildir. Bu aşama, Kurul’un elinde soruşturma açmak için yeterli delil olmadığı zaman başvurulan bir aşama niteliğindedir. Kurul, kendisine intikal eden başvurular üzerine rekabet ihlalinin varlığını tespit etmek için, ya doğrudan ya da önaraştırma raporu sonucu soruşturma açma kararı alabilecektir.
Soruşturma açma kararı, soruşturmaya başlanması kararının verildiği tarihten itibaren 15 gün içinde ilgili taraflara bildirilecektir. Bu bildirimde tarafların ilk yazılı savunmalarını 30 gün içinde göndermeleri istenir. Soruşturma en geç 6 ay içinde tamamlanır.Soruşturma süresinin sonunda rapor hazırlanır ve bu rapor tüm Kurul üyelerine ve ilgililere tebliğ edilir. Bu rapor; sözlü savunma toplantısına kadar taraflar hakkında Kurul tarafından yapılan bütün iddia, tespit ve tarafların savunmalarını kapsayan ve de sözlü savunma toplantısı yapılmadığı takdirde nihai karara esas olacak olan bir rapor niteliğindedir.
Sürecin bir diğer evresi ise sözlü savunma toplantısıdır. Sözlü savunma toplantısı zorunlu değildir, tarafın veya Kurul’un resen istemine bağlıdır. Taraf veya Kurul tarafından istemde bulunulmadığı takdirde doğrudan karar toplantısına geçilir. Sözlü savunma toplantısından sonraki aşama ise nihai karar toplantısı aşamasıdır.
Kurul'un kararlarına karşı dava açma imkanı mevcuttur. Açılacak davalarda yetkili mahkeme İdare Mahkemesidir. RKHK'un 55. maddesinde dava açma süresi gösterilmemiştir. Bu nedenle idari davalara ilişkin genel kurallar uygulanacaktır. Bu sebeple,öngörülen süre olan 60 gün içerisinde İdare Mahkemelerine başvurulmalıdır.
Süre, RKHK'nın 54. maddesi dikkate alındığında gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren başlayacaktır.
Kanunun 16. maddesine göre verilecek idari para cezasının alt sınırı, Resmi Gazetede yayınlanan 2020/1 sayılı tebliğ ile 31.12.2020 tarihine kadar 31.903 TL olarak belirlenmiştir.
2D)BELEDİYE KANUNU BAĞLAMINDA İDARİ YAPTIRIMLAR
Belediye Kanununun amacı, belediyenin kuruluşunu, organlarını, yönetimini, görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usul ve esasları düzenlemektir. Belediyeler, belde sakinlerinin mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak için kurulan idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisidir. Belediyelerin, idari para cezası verme yetkisi bulunmaktadır.
Be