ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 09.06.2021 TARİHLİ KARARININ DEĞERLENDİRMESİ

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 09.06.2021 TARİHLİ KARARININ DEĞERLENDİRMESİ

Anayasa Mahkemesi 9.06.2021 tarihinde, 2018/15204 numaralı başvuru hakkında, orman sınırları içinde kaldığı tespit edilen tapulu taşınmaz için tazminat ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği kararına varmıştır. Ülkemiz, kuruluş tarihi itibariyle genç bir ülke olduğundan, bu ve benzeri durumlarla sık sık karşı karşıya kalınmaktadır. Bu sebeple, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararını mercek altına aldık.

Karara konu olayda, başvurucunun Yunanistan'dan göç eden dedesine 2510 sayılı İskân Kanunu uyarınca 1945 tarihli tapuyla taşınmaz verilmiştir. Birkaç defa yapılan orman kadastrosunda orman vasfında olduğu kabul edilen taşınmaz, 1959 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında da orman vasfı nedeniyle tespit harici bırakılmıştır. 1970 yılından itibaren başvurucunun ve murislerinin taşınmazı kullanması fiilen engellenmiştir.

Başvurucunun 28.12.2009 tarihinde Hazineye karşı açtığı tazminat davasını Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) husumet yönünden reddetmiştir. Yargıtay’ın bozma kararından sonra davaya bakan Mahkeme bilirkişi raporunda belirtilen değerin davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine karar vermiştir. Ancak Yargıtay Mahkeme kararını bozmuştur. Yargıtay taşınmazın orman niteliğinde olması sebebiyle iskân tapusunun kadastro tapusuna dönüştürülemeyeceğini belirtmiştir. Bunun üzerine başvurucu, orman sınırları içinde kalan tapulu taşınmazı için herhangi bir bedel ödenmediği gerekçesiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur.

Mahkeme hükmünü özetle şu gerekçelere dayandırmıştır:

Bilindiği gibi Anayasa'nın ormanların korunması ve geliştirilmesine ilişkin 169. maddesi uyarınca ormanların özel mülkiyete konu edilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte söz konusu taşınmazın kamu makamları tarafından başvurucunun murisine verilmek suretiyle özel mülke konu edildiği ortadadır. Bu noktada Anayasa Mahkemesi, sorumluluğu 4721 sayılı Kanun’un 1007. maddesine göre kamu makamlarına yüklemiştir. Çünkü kamu makamları, başvurucu kamu kurumlarından tapu edinmek suretiyle taşınmazın mülkiyetini iktisap ettiğinde, taşınmazın orman vasfına sahip olduğu ile alakalı hiçbir belge sunamamıştır. Bu nedenle, 4721 sayılı Kanun’un 1007. Maddesinin birinci fıkrasında geçen:” Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.” hükmünün uygulanacağı belirtilmiştir. Bunların yanında, orman vasfında olan taşınmazın başvurucunun murisine 2510 sayılı Kanun uyarınca verildikten sonra tekrar orman olarak tespit edilmesi, ormanların korunması bağlamında kamu yararına dayalı meşru bir amacı içerse de mülkten yoksun bırakılan başvurucuya herhangi bir tazminat ödenmemesi idarenin hatasından doğan zarara bütünüyle başvurucunun katlanması sonucunu doğurmuştur. Sonuç olarak müdahaleyle başvurucuya aşırı bir külfet yüklenmiş, başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasındaki adil denge başvurucunun aleyhine bozulmuştur. Bu nedenle mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçüsüzdür.

SONUÇ       : İncelenen Anayasa Mahkemesi kararına göre, kamu kurumları tarafından özel mülkiyete konu edilen taşınmazların daha sonra orman vasfına girmiş olmaları halinde, kamu kurumlarından taşınmazın özel mülkiyete konu edilmeden önce de orman vasfında olduğunu kanıtlamaları beklenmektedir. Bu ispatın beklenmesinin sebebi, mülkiyet hakkının sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş olmasıdır. Mülkiyet hakkına müdahale edilebilir fakat bu müdahalenin Anayasa’ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ölçülülük ilkesine uygun olması gerekmektedir ve tüm bu ilkeler bir arada bulunmalıdır. Anayasa Mahkemesi, ilkeleri somut olaya uygularken Anayasa m.169’da düzenlenen “ormanların özel mülke konu edilemeyeceği” hükmüne göre müdahaleyi kanuni bulmuştur. Yine aynı maddede düzenlenen devletin ormanları koruma ve orman sahalarını genişletme yükümlülüğü sebebiyle müdahalede kamu yararı amacı olduğu kanısına varılmıştır. Fakat mülkiyet hakkına müdahalede ölçülülük bulunması için, yine kanunla düzenlenen ve tapu sicilinin hatalı tutulmasında devletin sorumlu olacağını belirten hükümden dolayı, devlet tarafından idarenin bu zararının tazmin edilmesi gerektiği kararına varmıştır.

SON NOT.1: MAKALEDE BELİRTİLEN VE DİĞER HUKUKİ KONULU SORUNLARINIZDA BİLGİ EDİNEBİLMEK İÇİN SAYFAMIZDA VEREN ALAN SORU-CEVAP BÖLÜMÜNDEN SORULARINIZI SORABİLİRSİNİZ.

SON NOT.2: MAKALEMİZİN FAYDALI OLMASINI TEMENNİ EDERİZ. İŞ VE İŞLEMLERİNİZE ÖZEL DURUMLARIN OLABİLECEĞİNİ UNUTMAYINIZ. BU UĞURDA HAK VE ZAMAN KAYBINA UĞRAMAMANIZ İÇİN MUTLAKA AVUKATINIZA DANIŞMANIZI TAVSİYE EDERİZ.

 

Saygılarımızla,

GÜNEY HUKUK BÜROSU         

 

 

© 2019, Tüm hakları saklıdır, Tasarım & Geliştiren: Fik-iHayal